bitanesi
Ne dil yeter seni anlatmaya,
Ne göz kıyar sana bakmaya,
Ne ellerim dayanır sana dokunmaya,
Ne kollarım uzanır seni sarmaya
Hiç ömür yeter mi?
Bir sen daha bulmaya bitanesi…
bitanesi
Ne dil yeter seni anlatmaya,
Ne göz kıyar sana bakmaya,
Ne ellerim dayanır sana dokunmaya,
Ne kollarım uzanır seni sarmaya
Hiç ömür yeter mi?
Bir sen daha bulmaya bitanesi…
birgün
Birgün pişman olacaksın
Beni sevmediğin için
Zaman zaman ağlayacaksın
Mutlu olamadığın için
Birgün kahredeceksin kalbine..
Gerçek sevgiyi görmediği için.
Birgün yana yakıla geleceksin kapıma…
Affet beni;seviyorum seni diyeceksin
Ama artık iş işten geçtiği için
Beni yanında bulamayacaksın
Kaderinle başbaşa kalacaksın.
ÖZGÜN ŞİİR GENÇ ŞAİR HAKAN;SEVGİLERİMLE
birgün
BİRGÜN GELECEK GÜZEL GÖZLÜM
HERŞEYİ ANLAYACAKSIN AŞKI VE KADERİ BİRGÜN
SENDE BENİM GİBİ YAŞAYACAKSIN YAŞATACAKSIN
PİŞMANLIK DUYACAKSIN YAPTIKLARINA
HASRET KALACAKSIN AGLAMAYA
AMA SEN BENİ YAŞATMAK İSTESENDE
YAŞATAMAYACAKSIN
BİR MEZAR GÖRECEKSİN
ÜZERİNDE ÇİÇEKLER
AMA ÇOK GEÇ SEVGİLİM
BENSİZ YAŞAMAYA ALIŞMALISIN
birgün
Seni severek yaşadığım bu dünya
Sen olursan eğer güzelleşecek
Seni düşünerek yaşadığım bu hayat
Sen olursan anlamını yitirmeyecek
Birgün sen olmazsan eğer
Bileceksin ben yokum sen yoksan diye
Birgün unutursan beni eğer
Göreceksin yaşamıyorum unutmuş beni diye
Gelirsen uzun zaman sonra yanıma
Bulacaksın yine beni o parkta
Geldiğinde o gün sen yanıma
Eğer beni bulamazsan bilki ölmüşüm
toprak olmuşum aşkınla…
birdaha uyanmazdın(efe)
Martıların sana doğruyu
söyleyecekti
arzu tramvaylarına binmeseydin
Acıların seni yeni bir şehre
götürecekti
Yürüyüşüne vurulmasaydın…
Tuhaf, ele geçmez, tehlikeli bir
hayvandın
Şehrin yaban adamları sana öyle bakmasaydı
uyur, bir daha uyanmazdın…
c.ersöz
bir yudum elif
Bak gördün mü şaştı cihan sen bana küstün küseli
Şevki kırıldı denizlerin dalgalanmayı bıraktı.
Güneş mesaisine artık geç kalıyor
Sabah bir türlü olmuyor elif….
Mevsimler duracağı yeri bilmiyor
Yaz günü saçlarıma karlar yağıyor, aklım başımdan gidiyor
Alıp götürdüler beni bu sayıklayan halimle…
Deliler hastanesinden girince içeriye
Herkes garip garip baktı yüzüme
Sorular sordular, aralarında konuştular,
Devan bir yudum ELİF deyip, bana dönerek başlarını salladılar.
Adını duyunca sıçradım yerimden, gözlerim fırladı yuvalarından.
Hani nerde o dedim? Haykırdım…
Bıraktığın yerdedir dediler.
Ama ben daha onu bulamadım ki dedim
Hepsi bana güldü, o zaman nasıl bu kadar sevdin dediler.
Korkarak konuştum inanmazsınız dedim.
Olsun sen yine anlat dediler…
Uzaktaydı elleri, yağmura dokunup hissederdim onu
Uzaktaydı gözleri, ay ışığına bakıp görürdüm sanki
Uzaktaydı yüreği, gözlerimi kapatıp pıt pıt dinlerdim benim için atan o kalbi.
Oğlum bu devirde böyle büyük aşk olurmu? Delimisin sen dediler.
Zaten kimsenin aklının yetemeyeceği kadar sevdiğim için
Beni buraya getirdiler, bana bu elbiseleri giydirdiler doktor bey dedim
Nerde yaşıyor kimin nesi bu elif dediler
Boynum bükük kaldı
Seni arıyormu konuşuyormu dediler.
Gözümden bir damla yaş aktı.
Yoksa seni sevmiyormu bu kız dediler.
Yüreğime bir ok saplandı.
Dön gel al beni bu gönlüme sır erdiremeyen delilerin elinden elifim
Bende mecal vallahi kalmadı
Bir tek sen varsın benim için
Yarın hiç bir şey bugünkü gibi olmayacak bunu biliyorum içimden sen geçiceksin gidiceksin bir yerlere ama biliyorum sevda biticek bir gün bir yerlerde insanlar hep acı çekicek ama yine de biliyorum sen uzaklarda da olsan benim yanımda hepyanı başımda taa şuramda yüreciğimde olucaksın sen içim de bitmeyen bir alev bir hal aklımda kalıcaksınsın
SEN OLMASAN BİT MEZ BU SEVDA…….
bir tanem
Gel bir tanem
Öyle uzak durma
Gözyaşlarıyla ıslatalım;
Aşkımızı anlatan şiirleri
Gel bir tanem
Geceleri, yıldızları,
İlkbaharı, çiçekleri,
Aşkımızı süsleyen
Gülleri anlatalım
Gel bir tanem
Nisan yağmurlarını
Güneşin doğuşunu
Toprağın kokusunu
Aşkımızı süsleyen
Gök kuşağını anlatalım
Bir Sevda Masalı(Üç Kırmızı gül)
Bir sevda masalı bu,
Dillerden düşmeyecek.
Kim’i hadi canım sende,
Kim’i gerçek aşk diyecek.
Daha onyedi yaşındaydı,
Kavak yelleri esiyordu başın da,
Kanının kaynadığı bir anda,
Karşılaştı Hasan’la pamuk tarlasında.
Askerden yeni gelmişti yoktu parası,
Genç’ti yakışıklıydı ama ırgat’tı babası.
Ekmek parasıydı pamuk çapası
Geliyorum dememişti yürek ağrısı.
Günlerce uzaktan uzağa bakıştılar,
Sonra masumane merhabalar,
Çılgın’ca sevdiler birbirlerini,
Gizli aşk’tı kimselere söylenmez ki.
Bekardı Zengin’di pamuk ağası,
Otuz yıl önce ölmüştü karısı.
Bir Oğul gerekliydi o’na,
Bunca mal giderdi hısım,akrabaya.
Bir çare gerekti bu duruma,
Her çıkmaz da sarılıyordu kemanına.
Bekarlık tak demişti canına,
Kafayı taktı Irgat Osman’ın kızına.
Oturdular,konuştular ırgat Osmanla,
İşin sonunda tokalaştılar.
Kız’a sormaya gerek yoktu
Tüm masraflar ağa dan.
Düğün dernek bitmişti bir haftada,
Ağa girmişti zifaf odasına.
Ürkek,korkak duran kıza baktı,
Ağlıyordu kız hıçkırıklarla.
Uzandı başından tac’ını aldı,
Yer yer dökülmüştü saçları.
Ağam çok hastayım ne olur dokunma,
Yığılıp kaldı,ağa’nın kollarına.
Ağa,kızı attığı gibi arabaya,
Götürdü büyük şehre,büyük doktorlara,
Flimler,tahliller,tetkikler,
Yeni gelin hastane odasında…
Doktor çağırdı ağa’yı odasına,
Üzgünüm dedi,hasta duymasın ama,
En fazla bir ayı daha var,
Ne isterse yapın,yaşasın doya doya.
Bir hafta sonra döndüler konağa,
Ağa üzgün,başı iki eli arasında,
Kız korkak,perişan,ağlamaklı,
Hüzün sarmıştı konağı akşam karanlığında.
Ağam ol,babam ol, kocam olma,
Seviyorum birisini,gönlüm başkasında.
Al bedenim senin olabilir ama….
Gönlümü vermem Hasan dan başkasına.
Ağa kalktı duvardan kemanını aldı
Samanyolu’nu çalmaya başladı.
Çaldıkça şekilleniyordu olaylar
Karma karışık tı aşklar,duygular.
Dışardan bir ses geliyordu karanlığı yırtarak
Biri samanyolu’nu söylüyordu bağırarak
Anlamıştı ağa kimin kim olduğunu
Kim cesaret edebilirdi ki Hasan dan başka.
Ağa kahyayı çağırdı gece yarısında
Uzun konuştular başka bir odada
Yarın akşama kadar bitmesse iş
Sakın dönme buralara…
Bir gün sonra gün batarken
Kahya geldi konağa.
Ağam bütün iş tamam
Bu da geri kalan paran.
Ağa çıktı kızın yanına
Gideceksin sabaha kahyayla
Deniz havası iyi gelirmiş
Bir ev aldım Kuşadasın da.
Sabah erken çıkarsınız yola
Belki gelirim akşam sofrasına
Sevdiğin genç de orada
Git atıl Hasan’ının kollarına.
Akşam kurulmuştu sofra
Her şey vardı kuş sütünden başka,
Üç kırmızı gül vardı vazo da
Üç kadeh de kırmızı şarap.
Oturmuştu genç sevğililer masaya
Kadeh kaldırdılar aşka sağlığa
Yavaşça süzüldü kemancı arkalarına
Başladı samanyolu’nu çalmaya.
Bitirince samanyolu’nu son notasında
Eğildi yavaşça iyi geceler dedi
Aldığı gibi üçüncü şarap bardağını
Karıştı karanlıklara…..
Seviştiler genç aşıklar sabaha kadar
Sonra derin bir uykuya daldılar
Sabah kadın derin bi acıyla uyandı
İlaçlarımı getir konaktan, kemancı kapıda.
Geldiklerinde kadın kapatmıştı gözlerini
Dalmıştı derin uykuya uyanmamacısına
Kemancı çekti silahı önce Hasan’ a
Bir kurşun da kendi kafasına.
Bir sevda masalı bu dillerden düşmeyecek
Üç mezar kıranta mezarlığın da
Üç solmayan kırmızı gül başların da
Mezar taşında iki kelime RUHUNA FATİHA……..
bir gün mutlaka
bir sevda tuttum yüreğimde
sımsıkı sarmaladım
hırçın seslere aldırmadan
sen bir su gezginiydin
sana ulaşmak için diyar diyar
acı çektim
hiç bir gölge sana
yaklaşmamalı, fısıldamamalı
gözlerine, değmemeli yüreğine
dünya bitecek, sıcaklık demlenecek
ve sen evet sen
bir gün mutlaka…..