Kategori arşivi: Ayrılık Şiirleri

Ayrılık ile ilgili şiirler

Ne Olacak Halim

Sen bu satırları okurken ben cok uzaklarda olacağım…
Böyle başlardı bütün bildiğimiz mektuplar,
Biliyormusun? Bu ikimizin hikayesi,
Şu anda nerdesin, ne yapmaktasın;
Bildiğim yerlerdemisin yoksa hiç görmediğim bir evin penceresinde mi,
Sevdiklerin özlemi sardımı nicedir kalbini,
Pişman mısın başlamadıkların için, iç cekiyorsundur şimdi
Düşünüpte yazmadığın yazıpta yollamadığın mektupları saklıyormusun hala,
Kafanda hep aynı cümle biliyorum ne olacak halim,
Ah, biriktirdiğimiz bütün hevesler nasılda hızla tükendiler.
En çok kimi özledin, en çok neyi bekledin?
Şimdi düşlediklerimin neresindesin…
Dedim ya.
Bu ikimizin hikayesi…
Islandımız bütün yağmurları, dudak kanatan kalpli sızı aşklarımızı,
Bizi buluşturan kaldırımları,
İşte bütün bunları bütün bunları yazıyorum.
Ben unutmadım diye
Hatırlıyormusun sonunu değiştirmediğimiz filmleri
Hayatın gerceğidir sandığımız kabullenilmiş yenikliği
Bir ağızdan söylediğimiz en kahraman cenkliği,
Büyürken vazgectiklerimizi yada vazgeçittirdikleri seyleri,
Ne Olacak Halim…
Çabuk mu büyüdük dersin
Biliyorum..
NE Olacak Halim…
Sen bu satırları okurken, ben nerde olacağım kim bilir.
Neleri bırakmış olacağım birde,
Ne aşkları
Ne başlangıçları
Ne ayrılıkları tıpkı senin gibi.
Biliyormusun…
Tek sorum var kendimle şimdi

Ahhh
Ne Olacak Şimdi Halim….

İclal Aydın

Bir Ayrılış Hikayesi

Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın –
yüzü güneşli bir ana gibi –
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere…
Kapandı bir pencere…
AYRILDILAR…

Nazım Hikmet RAN

şimdi saat sensizliğin ertesi

şimdi saat sensizliğin ertesi

şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben…

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben…

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun…

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun

gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi

YUSUF HAYALOĞLU

şimdi burada değilsin

şimdi burada değilsin

şimdi burda değilsin….
ama beni duyuyosun…biliyorum…
kapat gözlerini benim için ve dinle n’olur…
bak yoksun…
bunun anlamını biliyomusunn….
yokluğun
yüreğimmdeki bu yıldızsız,
bu dipsiz, karanlık gece…
yokluğun, odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken,
unuttuğum dalgın gözlerim….
yokluğun yastığımda bıraktığın bu kimsesiz saç telleri…
sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar…
her an gözümün önünde sakladığım mektupların,
peçetelere yazdığın şiirlerin,
hediyelerini sardığın paket kağıtların…
sen gidince,
hala sen kokuyodur, diye üzerime giydiğim
ve derinn derinn
soluduğumm giysilerin….
bu yarı deli…
bu hayattan kopuk ruhum…
kapat gözlerini ve bana baak….
ben ne diye varsa gördüğün, işte o senin yokluğun….
söyle.!
sana neyi anlatayımm…
sabaha karşı çalan telefonumun ucunda,
n’luuur bana hayattan kötü davranma diyen…sayıklayan..
o kırgın, o kendine çarpan sesini mi..! !

şanlıurfaya gitsin bu şiiirrr

şanlıurfaya gitsin bu şiiirrr

kara bulutlar sarsın evinin duvarını
azrail beklesin almak için canını
ben değil değil vampir emsin kanını
beni böyle yaktığın için

benden uzaklarda yüzün gülmez
ızdırap dolu günlerin sonu gelmez
yaşananlar kalpten kolay silinmez
beni böyle yaktığın için

ızdırapsız günün olmasın
musalla taşına konulsun naaşın
mezar taşına lnetlik diye yazıl beni böyle yaktığın için

Şad Olup Gülmedim

Şad Olup Gülmedim

Şad olup gülmedim
Eller içinde
Benim gülüm soldu
Güller içinde
Bir bahtı karayım
Kullar içinde
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi

Gurbete gidende
Dönmez diyorlar
Akar gözyaşların
Dinmez diyorlar
Sevenler murada
Ermez diyorlar
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi

_YILDA BİRGÜN_

_YILDA BİRGÜN_

Hala hislerimde hala özlemimdesin
sen acı sen tatlı günlerimdesin

unutmak kolay olsa çoktan unuturdum
Boşvermek koloy olsa kendimi avuturdum

Faydalar faydasız imkanlar imkansız
uzayan gecelerde saatler zamansız

AH ne yapsam ne yapsam kurtula bilsem
ne yapsam gönlümü avuta bilsem

kendimi unuttum unutuldumda
bir seni beni gibi unutabilsem

HİÇ OLMAZSA YILDA BİRGÜN

KAVUŞABİLSEM….

özür dilerim

adını kalbime aşkla yazdım
zamanla unutur belki silerim
güzel bir rüyayı gerçek sanmıştım
seni sevdiğim için özür dilerim

aşkıma karşılık beklemek suçmuş
dünyada mefasız meğer çokmuş
senin beni sevmeye niyetin yokmuş
seni sevdiğim için özür dilerim

sanmaki sevemem başka birini
belki daha iyilerinide bulabilirim
istemem yalan sevgini
seni sevdiğim için özür dilerim

ÖLÜYORDUM…

ÖLÜYORDUM…

gökyüzü ağlıyordu
ben gidiyordum
yer ayağımdan kayıyordu
ben gidiyordum
ağaçlar yaprak döküyordu
ben gidiyordum
güneş sönüyordu
ben gidiyordum
attığım her adım sızlatsada yüreğimi
yaksa,kavursada bedenimi
yapacak bir şey yok
topladım hayallerimi
tuttum yolumu
ağlayan olsada ardımdan
duymadım feryatları
aldırmadım yağmura
güneş söndüm dedi
yürüdüm karanlıklarda
dünya durdum dedi gezdim boşlukta
toprak izin vermedi
uçtum yalnızlığımla
hiçbir şey değiştiremedi
bu durumu
ne güneş ne dünya nede toprak
gittiğim yeri kimse bilmiyordu
ben sonsuza gidiyordum
herkes sebep soruyordu
benden cevap bekliyordu
yalnız gözlerime yağmur yağıyordu
hıçkırıyordum
konuşamıyordum
bağırıyordum duyuramıyordum
ölüyordum
kimse bilmiyordu…

ÖLÜMÜ BEKLEMEK

ÖLÜMÜ BEKLEMEK
Sen gideli ölümü bekler gibi bir hal aldı beni
Sen gideli yaşıyormuyum bilmiyorum ki
Aklım fikrim düşüncem hep sende
Yaşamak kadar güzel bir şey yokken şu dünaya
Yaşamamak istememem neden

Hayat böyle severkene ben ölümü neden düşünüyorum anlamıyorum
Sen gideli şu yüzüm içten gülmedi
Ve sen gideli her şey anlamsız geliyor bana
Yaşamak bile. Hiçbir söz avutamıyor beni

Ne annemin nasihatları ne babamın öğütleri
Nede dostun avutan sözleri
İnan hiç bir şey senin gibi tat vermiyor şu hayatta
Gündüzün içinde karanlığı yaşıyorum
Sen gideli
En sevdiğim yemeği bile yiyemez oldum.
Her şey anlamsızlaşmış şu dünyada
Şu esen rüzgar şu yağan yağmur
İlk baharda açan ciçek
Kışın yağan kar
İnan anlamsız geliyor bana
Yani ben her günüm aynı hiç değişmiyor
Karanlığın içinde kör bir kuyunun karanlığında
Sadece ve sadece ölümümü bekliyorum