Maksat doğurganlıksa neden aşka inanır ki kadın… ve maksat doğurtganlıksa neden aşka inanır ki erkek… anlamıyorum doğrusu…
Eğer türünün baskın olmasını isterse , ki ister… bu noktada aşk girebilir mi devreye?… aşk paylaşamamaktan mı doğar?… nedendir ki kadın baskın olana sahip olmak ister… erkek için de aynı durum geçerlidir… her kadın ya da erkek bunu isterse demek ki ortada paylaşılamayacak kadar bir azlık durumu söz konusudur… o zaman bu noktada söz ve cazibe devreye girmiyor mu?… sırf bunu türünün baskınlığı için yaptığını , öte bilinçten çıkartıyor kadın ya da erkek… azımsanamayacak bir durum yani:)))… buna gülmemek elimde değil… kahkahalarım bir çağ yangını gibi büyüyor şimdi… kah! kah! kah!… bir şarkı sözü geldi aklıma “yoksa ben cacık mıyım haaa!”…
Zıtlıkları bünyesinde barındırır kadın ya da erkek… mesela fiziksel olarak yetersizse ya da yetersiz hissediyorsa kendini türünün bu durumda olmaması için yapılı birini düşünür… ama bunun tam tersi de olabilir… yani kadın ya da erkek çam yarması kadar yapılıysa bundan eziklik duyup aradığı özellik de tam yapısının tersinde gerçekleşebilir…
Günümüz insanı şu tipolojide yaşayanları bir yerlere koyamıyor… yani ister kadın olsun ister erkek olsun hiçbir fiziki durumu gözetmeksizin , ruh dünyasında yanan dervişlerin nidasında yaşayanların durumu ne olacak demiyor… beğenileri ruhta arıyorsa bu tip insanlar bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdır… o zaman konuşmaya değmez diyorlar… ama ben konuşacağım… çağın delisiyim ya!…
Bazen şöyle bir kandırmacanın içinde olan insanları bundan hariç tutmaktayım… yok benim için öncelik ruhtadır sonra fiziğe bakarım… yalan kardeşim yalan!… dürüst olmak lazım! Değil mi?… ruh aleminde senin için ölüyor bitiyor… bir de bakmışsın ki fizikten kalmışsın… yani bir öğrencinin felsefeden geçer not alıp da fizikten kalması gibi bir şey bu… özellikle felsefe ilmine en yakın fizikçilerin bunu yaptığını ne yazık ki görmekteyim…
İnsanın bilincinin altında tür baskınlığı varsa ve bunu türüne miras bırakma kaygısını bilmeyerek de olsa taşıyorsa bu tiplemede çok piyasa kadını ya da erkeği bulunur… doğurganlık ve doğurganlık bittiği anda inanın onlar için aşk da bitiyor sevda da… yani aşk safsatadan ibaret kalıyor… bir anket yapılsın bakalım evliler üzerinde… aşk ilk günkü saflığında mı?… hala o ateşte yanıyorlar mı? cevabınız her zaman yüzde 95 civarında hayır olacaktır… o zaman insan yüzde 5’e talip olmalı değil mi?… o yüzde beşi bulmak da çağın delisi olmaktan geçiyor sanırım…
Aşkın bakiliği gönül ehli olmaktan geçiyor… bir gerçeklik varsa o da bakmadan , görmeden ve dokunmadan sevebilmektir… ki bunu gerçekleştirebiliyorsa kadın ya da erkek o zaman aşk vardır ve bakidir…
Aşk soylu bir metafiziktir… fakat yaşadığımız fiziksel alemi gerçeklik sanan bahsetmiş olduğum “hani benim için önce ruh dünyası sonra fizik durumu” diyenler için diyorum ; yanmış heyulaların , tükenmiş rüyaların taliplileri olduklarının farkına varamıyorlar… sanırım bu da bir iblis oyunu… iblise karşı ilk mağlubiyetini burada yaşıyor insan… ister bu kadın isterse erkek olsun… ve bu mağlubiyet üzerine kurulu bir hayatı yaşamak ne derecede mutluluk oyununu hakim kılıyor… mutluluk oyununu bile oynamaktan aciz kalıyor insan… skoru 1-1 e getirmek gayretleri kontra ataklarla aranıyor… fakat şundan eminim ki iblis defansı çok sağlam tutacaktır… anlamadığım nokta ise , katilin çocukları olmalarından mıdır ki temel de 1-0 yenik başlıyorlar… belki de yaradılış bu!… yaradılış!… akil insanlar mağlubiyeti görerek başlayınca taktiklerini galibiyet üzerine baştan kuruyorlar… nihayetinde de galip geliyorlar ama çağın delisi olmak zorunda kalıyorlar…varsın olsun!…siz olmak istemez misiniz?…
Bence çektiğim fotoğrafta tüm gerçeklik bu… tabi ki rüyanın içindeki realite bu… asıl realite ise görmeden sevebilmektir… biz bunu gerçekleştirebiliyorsak o zaman azınlık olmayı kabul etmiş oluyoruz… ki doğurganlık ve doğurtganlık fenomenine düşmüş bütün bu insanlar bilmelidirler ki kendileri katilin çocuklarıdırlar.(Habil –Kabil meselesi yani)…
Ve bunu asla unutmamalıdırlar… kime karşı galip geleceğini baştan doğru kestirmeli insan… ister bu erkek olsun isterse kadın!… selam ile…
Mehmet Kelebek