Medya mı değişiyor yoksa değişmeyipte değiştirilmeye çalışılan Türkiye direnmeye mi çalışıyor?
Bu sorunun cevabı yıllardır büyük sorun halinde bu memlekette. Değişim kavramı uyum kavramına dönüştü tüm gerçekliği ile.
Uyum sağlayacağız diye Avrupalıların kurduğu o meclise değerlerimizi yitirmeye başladık medya denen o gerçekle. Topluma ayna olması, karanlığı aydınlatması, bilinmeyeni ortaya çıkarması umulurken o büyük güçten; çıkamayacağı bir çukura girdi o değişimlen.
Uydu sistemlerinde, radyo-televizyonda devlet tekelinin kırılması çok
seslilik diye adlandırıldı kişilerce, tabuların kırılıp
bilginin demokratikleşeceğine inanıldı o zihniyetlerde. Medya
mülkiyetinin tekelleşmesiyle başlayan bu düşüncede, içeriği
boşaltılmış, eğlencenin kutsandığı, gerçekliğin ise deforme edildiği
yayıncılık anlayışı yerleşti Türkiye’de. Asıl amaç Türk halkını
değerlerinden uzaklaştırmaktı değişim adındaki bu uyumda ama bu
hayal gerçek oldu sadece çok küçük bir kısımda. Bu kısmn adı da medya idi aslında. Bununla kalmadı değişim bu tozlu
aynada global medya olarak sunulan arkasındaki teknolojik yatırımlarla
göz boyayan bu ortam sınıf yapısındaki eşitsizliği azaltmaktan
ziyade bu eşitsizliği daha da yaygınlaştırdı bu alemde. Yoksul
halk eğlence tadında dünyanın her ülkesinde farklı dilde ama aynı
stüdyo dekoruyla sunulan saçmalıkları izlerken evlerinde; zengini
şifreli, içeriği zengin yayınlar izlemekte malikanesinde. Bu durumda
neredeyse tamamı yoksulluk sınırının altında olan ülkemde;
yurttaşlarımın kafalarının boşalmasına neden oluyor git gide. Evet,
nerede kaldı bol işlevli, faydalı, gerçeği gösterecek medya, bir
taşla kırıldı ayna misali ortada.
Bu amacı saptırılmış değişim ismindeki uyumun sebep olduğu
olumsuzluklara ve kötü gidişata dur diyebilecek çıkar biri umarım en
kısa zamanda.
Cüneyt Bulut