Ey..! Rüyalarımın penceresine gizlice yaslanan
Ey..! Hülyalarımın perdesini sinsice aralayan
Ey..! Düşlerimin pergelini izlerinle karalayan
Hayallerimin damlasında akan sen, gözlerimin boğuntusunda bakan sen.
Her anımdan zihnime kurulan, her yanımdan fikrime vurulan, her yazımdan
sonra sislerinle oyalayan: Günlerimin şafakları senle doğar, Gözlerimin
nemleri seninle batar.
Sana olan sevdaya son vermişken, umutsuz sevgiyi zamanın kuyusuna
gömmüşken, karanlığın işaretine ulaşmışken… karşıma çıktın. Tebessümün
ruhumun kalıbında dondu. O günün damlası kan sızarak kalbimi yoran,
günlerin teni gözlerime dolan, güllerin rengi gönlümü soran. İsmin canıma
mimlenmiş, cismin kanıma milleşmiş. Sancılı kalıp içersinde kavrulup duran
ben. Gözlerimiz kilitlendi: Sana olan sevdam yeniden filizlendi.
Bakışlarında şiir satırları gördüm, tebessümünde hatırların izlerini buldum.
Belki de bu umutsuzluğun alevinde mantığımı söndüren boş ve uzak olan
sevda düşüdür. Gözlerim gözlerini arıyor, sözlerim sözlerini sarıyor…
Beni ret etseniz de, yüreğinizde set çekseniz de; sizin gönlünüzü
sıkacak, ruhunuzu daraltacak gelişmelerden uzak kalacağımdan emin
olabilirsiniz.
Var oluş istikameti iki kanattır: Biri sanatla medeniyetin dairesine
ulaşmak, diğeri de ihsanların gayesinde bulaşarak ufuklarda süzülmektir.
Var oluşun istirahatı iki kanattır: Biri kişilik ve kimliğin olgunda
şahsiyet donanımı, diğeri de şahsiyetlerin olgunluğuna ayna olacak ve
bütünlük içersinde tamamlayacak eştir.
Benimle hayat yolculuğuna çıkmayacaksanız da; çürük bedenimi sahiller
boyu sürükleyerek, yumuşak kumların batışıyla ağır ağır yürüyeceğim.
Aydınlık gözlerin ufkunda gündüzün perdesi kapanarak, gecenin karanlığına
benliğim yaslanacaktır. Üzerime yığılan zifiri karanlığın bağrıyla size
olan hislerimi derin kör kuyulara atacağım. Gözlerimi dolduran geniş
deryanın ıslaklığı yüreğime çökecektir. Ve… Sizler; meçhullerin bir
daha açılmamak üzere dikenli güllerin bahçesinde gölgenizi kalbime
gömeceğim.
Özkan Karaca