Kategori arşivi: Doğa Şiirleri

Doğa ile ilgili tüm şiirler burada

ikilem

ikilem

Parçacık ve dalga
Gün gelir birleşip ışık olur
Evreni kat edip millerce
Sonsuza erer, tanrı olur
Kim bilir

hoş geldin bahar

hoş geldin bahar

Devamlı yağmur yağar
Hoş geldin bahar
Ağaçlar çiçek açar
Hoş geldin bahar

Kuşlar uçuşurlar
Tavşanlar kaçışırlar
Yılanlar kaynaşırlar
Hoş geldin bahar

Koyunlar yavru kuzular
Artık erir buzlar
Koşar genç kızlar
Hoş geldin bahar

Çoban kavalını çalar
Sular durmaz çağlar
Güzeller yazma bağlar
Hoş geldin bahar

Meyveler tek tek çıktı
Güneş dört yanı yaktı
Arkasından şimşek çaktı
Hoş geldin bahar

(Serdar Sayıl-1982)

hayata dair

hayata dair

Yaşam zorlukları
Ne den insanlar sahip oldukları değilde
Sahip olmadıkları veya sahip olamayacakları şeyler
Arkasında koşarlar veya hazırkı elindekilerle
Yetinip şükür (dua) etmezler
Neden sizce neden sadece siz değil
Ben ve diğer insanlarada düşünebilen
Varlıklar değimli zamnında her şey giden
Neden insan oğlu sağlıklıyken gülen
Ama hastalanınca geberen
Aklı o zaman başına gelen varlık
Hayat bu insan mutluyken sağlıklıyken
Veya parası pulu derdi devası yerindeyken
Geride kalan lara düşene bile bakmaz
Hazır kı kendi haline dua (şükür ) etmez
Ama her şey yanlış gidince
İyice çırpındıkça batan durumuna gelince nasılda
Dua ya sarılır rabbimizden sağlık diler
Nasıl ama biliyormusunuz hemde nasıl
İişşttee hayat bu insan oğlu her şeyi
Mutluyken değilde mutsuz olunca
Elinde varken değilde kaybedince
Hazırkıyle değilde dahada fazlasını isteme yolunda
Elindekinide kaybedince
Anlıyor kaybettiklerinin sağlıgın
Yaşamanın ve sahip olduklarının değerini
Neden peki hayata iki gözle bakıyorsunuz
isterseniz kapatın bir elinizle bir gözünüzü
birde öyle yaşayın
neden peki iki kulagınızla duymaya çalışıyorsunu
kapatın kulagınızı
neden iki elinizle tutmaya çalışıyorsunuz
bırakın bir kolunuzu
neden iki ayagınızla yürüyorsunuz
kaldırın bir ayagınızı
kaldırında bir de öyle yaşamaya çalışın
öyle bakın bu hayatın tadına tuzuna
sen orda yaşamında eksik siz yaşarken
belki başka yerlerde saydıklarımın
yarından çogu olan insnlarda vardır
o halleri yaşamaya çalışıyorlardır
belki sizin kadar mutlu değildirler ama
en azından hayata dört elle sarılıyor
ve sizin yapamadıklarınızı yapıyorlardır
işte böyleeeeeeee
tüm insanlıga gelenlere geçenlere
geçmeden gidenlere
sadece size değil kendim dahil tüm insanlara
duyrulur buyrulur aklında bulundurulur…!

gül ve mazlume

gül ve mazlume

Gül!… Şarkın ateş renkli çiçeği!
Mazlume!… Bir güle taktığım ad!
Her çağda yeniden doğar mazlume;
her bahçede yeniden açar bir gül…
Yanmak ve yandırmak için.
Yanışta mısın mazlûme ve seni yandırmaya yarışta mı güller?
Yanmaktan yakmağa an bulunmuyor mu gülüm!?
Sen bana mı benziyorsun mazlûme?!..
Gel ağlaşalım…”

İskender Pala’dan

ÇINAR…

ÇINAR…

ey koca çınar
yılların nasıl geçti
yapraklarında bir ömür var
gölgende anıların
kimbilir kimleri gördün
o ömründe
kimler anlattı seni
belkide adına şarkılar
ilkbaharda sonbaharda
ta ki yıllar seni
yorunca ya ve alıncaya kadar……

canlılar

canlılar

Çok farklıdır canlılar
Havada,karada ve suda yaşarlar
Kimi doğurur kimi yumutlar
Guruplara ayrılırlar

Hayvan bitki ve mantarlar
Hepsi birer canlılar
Bunun dışında birşey var
Mikroskobik canlılar

Bitkilere gelince
Nilüfer, gül ve papatya
Hayvanlara gelince
Aslan, kaplan ve gergedan

Daha saymadığımız
Bir sürü canlılar var
İşte şimdilik bu kadar
Hoşçakalın arkadaşlar

BİZİM BAĞ HARAB OLMUŞ

BİZİM BAĞ HARAB OLMUŞ

Bir bağımız vardı bizim, hey dostlar,ötegeçede,
Üzümleri tatlı, toprağı verimli…
Hele bahar gelmeye görsün bir…
Gözünü açar, budardık çubuklarını…
Bellemesi bir başkaydı zaten…
Budanan çubukları odun yapardı annem..
Üzüme dolunca çubuklar;
Bir başka olurdu bakışlar
Dallara söykerdi salkımlar…
Hey gibi bizim bağ hey

Güz gelince bağ beklerdi küçükler.
Eski elbise takılırdı dallara,
Bir de ateş yakılırdı akşam dönüşünde..
Üzümleri, tilkiler, yemesin diye,
Aylarca beklenen bağ bozumu başlardı,
Bir hareketlilik yaşanırdı bağ yolunda,
Kuş cıvıltıları terkederdi yerini bizlere.
Tenekelerle, sepetlerle toplanırdı;
Salkım salkım üzümler…
Kağnılarla getirirdik üzümleri köye, havtlarda ezilirdi üzümler.
Pekmez toprağı getirirdik ocaktan,
sabaha kadar pekmez kaynardı;
teştlerde, kulplu kazanlarda.
Tandırda sabahlardı, nineler, anneler!…

Yıllar sonra köye gitmiştim ziyarete..
Haydi… Bizim bağa gidelim dedim anneme;
bir başka baktı annem gözlerime…ifade etmekte zorlanıyordu sanki,
gözlerinde yaş belirdi, hüzünlü hüzünlü:
“Bizim bağ…Bizim bağ harap oldu ey oğul” dedi…
Şöyle bir daldım maziye….tâ yıllar öncesine döndüm…
Oysa ki , bir başkaydı o yıllar…Heyhat!…
Üretmek… üretken olmak, ne güzeldi sahiden…
Kırmadı beni annem, yine gittik bizim bağa.
Birkaç kara kütük…Bir o kadar da çubuk gözüküyordu…
bir tek , “Armut Ağacı” kalmıştı ; harap olan bağa inat.
“Bağ harap olduysa, BEN varım” diyordu sanki…
dallar meyveye dolmuştu, başlar yere eğikti..
ürün vermenin zevkini çıkarıyordu…bizim bağın bekçisiydi O…
Bizim bağ harap olmuştu;Kuşlar da yoktu, tilkiler de!…
Derin bir sessizlik almıştı bizim bağı
Ey oğul! Şimdiki nesil hazırcı, zahmete katlanan nerdeee?…
yok artık; ekşiye, pekmeze hasretiz,
Ne idiğü belirsiz pekmeze mahkumuz diyordu annem.
İki gözlerimiz de iki çeşme olmuştu..
Ama, bu göz yaşları çare üretmezdi;
harap olmuştu bizim bağ
Bizim bağ harap olmuştu.
Bir bizim bağ mı? Hayır… hayır!…
bütün bağlar böyleydi bizim köyde….
Elveda bizim bağlar…Elveda bağcılık!…Elveda.
Ellerimizde kaynattığımız; pekmezler, ekşiler…
Büyük sözü dinlememişti, pişmandı; genç nesiller.
kuşlar ötüşmüyor, tilkiler koşuşmuyordu artık,
Bizim Bağın Dere yalnızlığa itilmişti.
Belliydi zaten;
Bakılmazsa dağ olur demişti; Rahmetli dedem…
Öyle oldu gerçekten!…
Bizim bağ harap oldu velhasıl!….

Hakkı YURTLU-Akdağmadeni-YOZGAT

Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç

Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç

Hava ne kadar güzel öğretmenim
Yollar ağaçlar kuşlar ne kadar güzel
Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim
Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın
Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya
Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar
Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar
Hepsi hepsi ortada öğretmenim.
Ne olur biz de gidelim
Burda kalsın kitaplar
Burda kalsın iğneli karafatmalar
Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar
Burda kalsın hepsi
Bomboş kalsın hepsi
Bomboş kalsın evler okullar
Hapishaneler, hastaneler…
Öğretmenim, sevgili öğretmenim
Sırtımıza alırız hastaları
Kim bilir ne özlemişlerdir kırları…
Ya mahpuslar.
Ne sevinirler kimbilir
Sarılıp sarılıp öperler adamı.

Melih Cevdet ANDAY

BAHAR

BAHAR

sabah erken saatinde,
sessiz sokaklarda,
esiyor serin rüzgar
ağaçların dalları dans eder gibi
sağa sola sallanıyor.
sararmış yaprakları yerlerde
üşümüş gibi yatıyor.
ağaçlar çırıl çıplak titriyor…
kuşlar gök yüzünde telaş halinde..
göçmek üzere hazırlanıyorlar,
gökyüzünde de hüzünlü duruyor.
kara bulutlar güneşin yüzünü örtüyor,
geldi sonbahar geldi…

Al Benekli Anılar

Al Benekli Anılar

Uzanıp ısırıyorum elma kokulu
Mayhoş dişlerini kızın

Uyumlu türküsü o anda
Bozuluyor ağaçkakanın
Bir dal düşüyor başıma

II
Seriyorum yere kollarını
Başının altında
Göğsü nakışlı güz ayları
Sökülüyor dikiş yerinden
Gizli bir ibrişim
Turuncu rengiyle sarıyor ortalığı
Gül ve lale kokusu

Bir kuşun taçyaprağına
Sokulup uyuyorum

III
Anı gibi geçip gidiyor
Yürüyüşünde güz dalgınlığı
Gülüşü kaymağı balı
Süzülüp akıyor yollara

Ben düşlerimi topluyorum
Gidiyor o döküle saçıl