BİR GÜNN

BİR GÜNN

Bir gün süreceğim atımı,
Çekeceğim yamçıyı sırtıma,
Garip halli mi desem, yolcu halli mi
Bıkmadan arıyacağım
Hem kömür gözlümü, hem memleketimi.

Yolum hanlara düşecek,
Yörük çadırlarına düşecek.
Yolum uzaklara, ta uzaklara
Pınar başlarına,
Hemşeri düşlerine,
Yolum.
Daha bilmem nerelere,
Nerelere düşecek…

Bir gün ineceğim atımdan,
Öpeceğim o memleketin
Taşını toprağını.
O memleket,
Kömür gözlümün memleketi,
Benim memleketim, benim yurdum.
O memleket.
Zaman zaman selam durduğum
Ekmeğim kadar arı,
Suyum kadar duru
Çiçekler içinde çiçek, Anadolu!..

Ben Varım

Ben Varım

Yoksulluk beni yaban ellere atmış olsa da,
Güzel yurdumu andıkça her zaman varım.
Gönül hasret çekmekten, yorgun kalsa da,
Güzel bir şarkı duydukça, her zaman varım.

Ben Atatürk çocuğuyum, kolay teslim olmam.
Ölüm Tanrının emri, ondan da korkmam.
Ben bir zavallı değilim, aciz olamam;
Bir şiir yazdığımda, her zaman varım.

Kudurmuş medeniyet binlerce can alsa da;
Milyoner falanca bey; bana tepeden baksa da;
Yoksulluk yakamı, hiç bırakmasa da;
Bir lokma ekmeğim oldukça her zaman varım.

Hayata küsemem, buna hakkım yok.
Sıla hasreti, bazen içimi kavursa da;
Yapa yalnız ortalarda lalmış olsam da;
Bir dost bulduğumda her zaman varım.

Gözüm uyku tutmasa da, uzun kış gecelerinde
Yemyeşil ümitlerim, kurusa da gönlümde;
Her ne kadar, tüm sevgileri arzu etsem de;
Bir tek sevgi bulduğum an, her zaman varım.

Bana Gurbet

Bana Gurbet

Diyar diyar gurbet elde
Gezdim durdum her bir yerde
Nasip olur bilmem nerde
Bana gurbet yazmış TANRIM

Gurbet bana kurmuş tuzak
Eş dost tüm akraba uzak
Yaşlar akar gözler ıslak
Bana gurbet yazmış TANRIM

Gurbet çöker aşk ağrıma
Agır yük vurmuş bağrıma
Bayram düğün her çağrıma
Bana gurbet yazmış TANRIM

Gurbet elde eser poyraz
İçinde aşk sevgi olmaz
Gönül bu hasrete doymaz
Bana gurbet yazmış TANRIM

Yaban eller şu kaderim
Yollar uzun ben giderim
Gurbet bitse ne ederim
Bana gurbet yazmış TANRIM

Gurbet deyim otuz yıldır
Çözemedim bu ne haldir
Gideceğim yeri bildir
Bana gurbet yazmış TANRIM

Necati KEÇELİ
ADANA

ARKADAŞ

ARKADAŞ

Gunler amansız saatler gecmıyor;
Geceler ıssız kuşlar ucmuyor;
Boynum bükük yüzüm gulmuyor;
Sensiz akşam olmuyor arkadaş.

Aklım hep sende olsada,
Gunes benım ıcın gec dogsada,
Bırgun kavusurum dıye hep avunsamda;
Yınede gunler gecmıyor arkadaş.

Akşam olunca hayeller kuruyorum,
Gelecegın gunu sevınçle beklıyorum,
Resmıne bakıp senı düşünüyorum;
Geceler sabah olmuyor arkadaş…

ağlayacaksın

ağlayacaksın

BİR KÖŞE BAŞINDA RASTLARSAN BANA.
ARDINA DÖNÜP DE SAKIN AGLAMA.
SORARLARSA SANA BU KİMDİR DİYE.
TANIMIYORUM DERKEN AGLAYACAKSIN.

SENİ CANIMDAN ÇOK SEVDİGİM İÇİN.
KİMSEYLE PAYLAŞAMADIGIM İÇİN.
HER ZAMAN AGLATTIGIN İÇİN.
DOSTLAR GÜLERKEN SEN AGLAYACAKSIN.

BİR ANLASAN NE ÇOK SEVDİGİMİ.
BİR BİLSEN NASIL ÖZLEDİGİMİ.
BİR GÖRSEN NE HALE GELDİGİMİ.
GÖREMEZSİN ÇÜNKÜ AGLAYACAKSIN…

Acı gurbet

Acı gurbet

Gurbetin kahrını bilenler bilir
Hasret bir başkadır, gurbet başkadır
Irkçı Avrupaya gelenler bilir
Nefret bir başkadır, gurbet başkadır

Hasretle eş dostla vedalaşarak
Ayrılırken dostça kucaklaşarak
Sevdiği her şeyden, uzaklaşarak
Hicret bir başkadır, gurbet başkadır

Bu gurbette başka hava esiyor
Bir gelen dönmekten umut kesiyor
Bunu duyan herkes hayret ediyor
Hayret bir başkadır gurbet başkadır

Ölümle gurbetin, farkı sorulur
Gurbetçi ölmeden diri gömülür
Yaşam için gayret eder yorulur
Gayret bir başkadır, gurbet başkadır

Mikdat bu sözlerin sineyi dağlar
Gurbetçi herkesten, en iyi ağlar
Kurtulurum diye bir umut bağlar
Esaret başkadır, gurbet başkadır

Mikdat Bal

şimdi saat sensizliğin ertesi

şimdi saat sensizliğin ertesi

şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben…

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben…

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun…

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun

gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi

YUSUF HAYALOĞLU

şimdi burada değilsin

şimdi burada değilsin

şimdi burda değilsin….
ama beni duyuyosun…biliyorum…
kapat gözlerini benim için ve dinle n’olur…
bak yoksun…
bunun anlamını biliyomusunn….
yokluğun
yüreğimmdeki bu yıldızsız,
bu dipsiz, karanlık gece…
yokluğun, odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken,
unuttuğum dalgın gözlerim….
yokluğun yastığımda bıraktığın bu kimsesiz saç telleri…
sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar…
her an gözümün önünde sakladığım mektupların,
peçetelere yazdığın şiirlerin,
hediyelerini sardığın paket kağıtların…
sen gidince,
hala sen kokuyodur, diye üzerime giydiğim
ve derinn derinn
soluduğumm giysilerin….
bu yarı deli…
bu hayattan kopuk ruhum…
kapat gözlerini ve bana baak….
ben ne diye varsa gördüğün, işte o senin yokluğun….
söyle.!
sana neyi anlatayımm…
sabaha karşı çalan telefonumun ucunda,
n’luuur bana hayattan kötü davranma diyen…sayıklayan..
o kırgın, o kendine çarpan sesini mi..! !

şanlıurfaya gitsin bu şiiirrr

şanlıurfaya gitsin bu şiiirrr

kara bulutlar sarsın evinin duvarını
azrail beklesin almak için canını
ben değil değil vampir emsin kanını
beni böyle yaktığın için

benden uzaklarda yüzün gülmez
ızdırap dolu günlerin sonu gelmez
yaşananlar kalpten kolay silinmez
beni böyle yaktığın için

ızdırapsız günün olmasın
musalla taşına konulsun naaşın
mezar taşına lnetlik diye yazıl beni böyle yaktığın için

Şad Olup Gülmedim

Şad Olup Gülmedim

Şad olup gülmedim
Eller içinde
Benim gülüm soldu
Güller içinde
Bir bahtı karayım
Kullar içinde
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi

Gurbete gidende
Dönmez diyorlar
Akar gözyaşların
Dinmez diyorlar
Sevenler murada
Ermez diyorlar
Gitti benim nazlı
Yarim gelmedi