Kategori arşivi: Asker Şiirleri

Askere giden mehmetçiklerimiz ile ilgili harika şiirler

Şu titreyen ellerle

Gece soğuk ve sessiz
Ben yalnız ve sensiz
Çile çekmekle bitmez
Hayat yaşanmaz oldu

Birlikte olduğumuz o mesut günleri
Şimdi birer birer hatırlıyorum
Gözlerinin rengini, ıslak dudaklarını
Sevgim ile dolup taşan bakışlarını

Tebessüm eksik olmazdı yüzünden
Mutluluk okunurdu gözlerinden
O kadar çok neşeliydin, o kadar çok tatlıydın
Neşeli halin nerede şimdi, sen neredesin?

Hasret kaldım anılara, sevmeye, sevilmeye
Mümkün olsa seninle olsam böyle olmazdım
Acılarla, kederlerle beraber yalnız kalmazdım
Gönül inleyerek perişan olur

Şu titreyen ellerle, yaşlı gözlerle
Geleceksin diye bir gün seni beklerim.

Serdar Yıldırım

geçmişi özlüyorum…

geçmişi özlüyorum…
hayaller gözümde canlanıyor..
güzel kokan hatıralarr…
yarin güzel gözleri..
sessizce dokunmasını aniden..
kulağıma fısıldaması askını…
umut oldum yüreğime siması…
rüyalarımdasın..bekliyorum….
hiç kapanmamıscasına actım…
kalbimi ellerimi sevgimi….
onlar senin artık sevgilim…
derken hayalden uyanırken…
sessiz sedasız ve yürekten..
bekliyorum…

birtanem

Dalga ile kıyının aşkını bilir misin?
Öncesinden başlayıp, sonsuza giden dalga,
Hep aşka kavuşma özlemiyle atılır kıyıya.
Dalga seven, kıyı sevilendir.
Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga
Ve döner hep geriye
Bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya
Her bir dokunuşunda aşkına verir bedenini hesapsızca
İşte, ben de seni böyle severim bitanem.

Bitanem,
Bilir misin dağ başında açan uçurum çiçeklerini?
Bilirler görünmeyeceklerini…
Sevilmeyeceklerini…
Koklanmayacaklarını…
Okşanmayacaklarını…
Ama inatla açarlar aşkla, sevgiyle, özlemle.
Hep beklerler gelmeyecek sevgilinin onu kucaklamasını
İşte, ben de seni böyle beklerim bitanem

Bitanem,
Ağaç ile meyvesinin aşkını bilir misin?
Meyvesini vermelidir ağaç yeniden doğmak için
Öyle zorludur ki ayrılmaları
Verir meyvesini ağaç
Meyve tohum olur, tohum kök olur
Ve yeniden doğar ağaç kendi meyvesinden
İşte ben de böyle bitanem;

YOK OLMAYI GÖZE ALDIM
TEKRAR SENDE DOĞMAK İÇİN…

Seni içimden terk ediyorum

Seni İçimden Terk Ediyorum

Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum

Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar,
bu şehri terk edeli
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM

Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile
Pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanıldığımdın
Yangınımdın
Yangındın

Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü “belki”ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum

Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün

İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum

“Yarime uzanmayan bütün dallar kırık” demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?

Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda.
“Ya öldür beni”dedim
Ya da ğit benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yarini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terkediyorum

adım adım aşk

kalp AdIm aDıM A$kk……

adım adım a$k

bir gizemdi bakışların
soru işaretleri yüklenmiş
kırılmış köprünün ayağı
yol kapanmış belki
iyot kokusu takıldı
soru işareti çengeline
düştü suya
bir rüzgar öpüşü
bir dalga teninde

kanatlandı sözcüklerim
deniz feneri ışığı ayaklandı
kıpırdadı süt limanlığı
dinginliğimin,ağırdan
elin eridi elimde
uyuştum soluk alışlarında
gözlerinde şiirsellik
mutlu gemiler yanaştı limana
anlamlı imgeler aktı
dudaklarının kıvrımından bana

kahve gözlerin kısıldı
bir köz düştü bahtiyarlığıma
pembelere büründü ağaçlar
köpük köpüktü
bir hırka,bir çatal çaldı beni
art arda vuruldum
çoğaldın tümcelerimde

sarmalandım an be an
hırsızlar çaldı uykularımı
ben yıldızları sayarken
en parlağı sendin
kayboldum sende
yok oldum
tükendim
şafakla
yavaş
ya
va
ş
.

Bunun adı ayrılık

yuregın atesler ıcınde yanmaya baslar
nefesın kesılene kadar aglarsın
hıckırıklar ıcınde uyanırsın
kendı kendıne sormaya baslarsın
neden neden neden
ve o kahrolası soruların hep cevapsız kalır
sonra baslarsın beklemeye
gecelerın sabah olmasını
hava aydınlanır gunes dogarda
bırtek yuregın kalır karanlıklarda
artık dort mevsımın huzunlu bır sonbahar
gunlerınse zaten karanlık bır zından
zaman gecer yavas yavas gulmeyı ogrenırsın
gulerken aglamayı
gozyaslarını sılerken guclu olmayı
sonra nemı olur?
bı bakarsınkı gecen zaman sadece omrunden gecmıs
bakakalırsın ardından sadece
bosuna doktugun gozyaslarının
harcadıgın zamanların…
bunun adı nemı pekı?
bunun adı AYRILIK
caresı bulunamadı
bırkere gırdımı askın kanına
ne kadar cabalarsan cabala nafıle
donusu yoktur artık
cunku onun adı AYRILIK

Benimle olan

Benimle olan – neredesin şimdi.
başka yolunda mı? mümkün değilse – hep beraber
Benimle olan, uzun önce değil belki.
çalışmadayım,avdasın
kendim kendımle kavga ediyorum – yabancı! hadı arkadaş olalım
her nasılsa yaşamalıyım – ekmeği çiğnemeliyim, suyu içmeliyim
hastalık geçirmeliyim,damlaları yutmalıyım, senin internet günlüğü yorum yapmalıyım
sekizinci döşemede ruh halım tutmalıyım

sadece nerdesin kımlesin bilmek istiyorum
orası sıcak mı, senin gezegenindeyim
sana zarfları göndermek istiyorum, Kay Gerdaya gibi
buz küpleri direkt hiç bir yere
sadece nerdesin nasılsın bilmek istiyorum
dürüstçe kedimi besliyorum kaktüsümü suluyorum
korkuluklardan sana gelmek istiyorum
senin orada olmadığın çılgınlığına inanmak istemiyorum

nasıl yaşadığımı bilmek ister misin? kum tanesi bırak
basıyorum ve siliyorum, yazıyorum ve yırtıyorum
her şey şöyle böyle,daha iyi,fena değil.akıntıda yüzüyorum.
hayır,geri dönmeyi sormuyorum,çaldırırsa uyanmayacağım.
kiminle geçiriyorsun baharı? kim gece rüyalarına giriyor?
üzgünüm,fakat ben değilim,bu yıllara geri dönmek imkansız.
İşte yine çılgınlık, kendine gel…

Ya evde yoksan

aşkınla ne garip hallere düştüm
herşeyim tamamda bir sendin noksan
yağmur yaş demeden yollara düştüm
içim ürperiyor ya evde yoksan

ya yolu kaybettim ya ben kayboldum
ne olur bir yerden karşıma çıksan
tepeden tırnağa sırılsıklam oldum
içim ürperiyor ya evde yoksan

elbisem gündelik pabucum delik
haberin olsa da sobayı yaksan
yağmur iliğime geçti üstelik
içim ürperiyor ya evde yoksan

sarhoşsam kapını çaldığım anda
saç baş darmadağan açık saçıksa
bir de ufak rakı varsa yanımda
içim ürperiyor ya evde yoksan

sabahlara kadar içsek sevişsek
ne ben işe gitsem ne sen asyılsan
derin bir uykunun dibine düşsek
içim ürperiyor ya evde yoksan

ne kadar üşüdüm nasıl acıktım
ilk önce sıcacık banyoya dalsam
sanırsın şu anda denizde çıktum of
içim ürperiyor ya evde yoksan

yanlış mı aklımda kalmış acaba
muhabbet sokağı numara 90
boşa mı gidecek bu kadar çaba
içim ürperiyor ya evde yoksan

içim ürperiyor ya evde yoksan
içim ürperiyor ya evde yoksan

BÜYÜK ÜSTAD ORHAN GENCEBAY.

Yırtık afişler

kalp yırtık afişler
kimseler yakıştırmadı bana gülmeyi
belki de o yüzdendir nadir gülüşlerim
hayatımı yaşayamazken adam akıllı
bilmiyorum hangi yüzledir bu zamansız düşlerim

yaşadıklarımı unutmadım,tıpkı yaş akıttıklarım gibi
hepsi birer göl artık,güneşle kurumaya başlayan
daha dünün alıngan çocuğu değil mi
ne varsa şimdi hayata dair hepsini boşlayan
boş vermek,aldırmamak şimdiki asli işlerim

etten kemikten yaratılmışız hepimiz
önceden ettim;sevdim,affettim
sonra kemik oldum;sertleştim,kırıldım
o gün bugündür farkettim
kullanılmıyor artık yırtılmış afişlerim