Ses vermiyor
Sende sevgi ne arar
Nasır tutmuş yüreğin
Sesime ses vermiyor
İlkbahar yaza döndü
Güneş akşama vurdu
Sokaklar dar geliyor
İnsafın yokmu senin
Nasır tutmuş yüreğin
Hala sesime ses vermiyor.
Aynur Avcı
Ses vermiyor
Sende sevgi ne arar
Nasır tutmuş yüreğin
Sesime ses vermiyor
İlkbahar yaza döndü
Güneş akşama vurdu
Sokaklar dar geliyor
İnsafın yokmu senin
Nasır tutmuş yüreğin
Hala sesime ses vermiyor.
Aynur Avcı
SERSERİ
HER GÜN AYYAŞ DOLAŞAN
DOST AKRABA TANIMAYAN
YANLIZ SENİN İÇİN YAŞAYAN
AŞIK BİR SERSERİYİM
YERİ YURDU BELİRSİZ
YAŞIYOR AMA ÜMÜTSİZ
MEKEN ETMİŞ MEYHANEYİ ÇARESİZ
HER GÜN İÇEN SERSERİYİM
NERDE AKŞAM ORDA SABAH EDERİM
YAR YÜZÜNDEN BİR GÜN ÖLÜR GİDERİM
ŞANSA KADERE İSYAN EDERİM
GÜNAHKER BİR SERSERİYİM
KİM SEVER BU SERSERİYİ
BİR YUVA KURSA OLMAZ GELECEĞİ
KİM İSTER BÖYLE ÇARESİZLİĞİ
TALİHSİZ BİR SERSERİYİM
AHMET SEZGİN
SerSeRi….
SENİ BENDE UNUTTUM !!!
Bir akşamüstü bir rüzgâr yapıştı belime, içtik beraber.
Sarhoşluk daha çok acıtır dedi, gözleri yaşararak.
Önce inanmadım.
Sonra kudurdu, kudurdu.
Başım döndü, bağırdım…
“Sen, giderken gülüm izlerini silmeyi unuttun.
Sen, giderken bitanem, bende bıraktıklarını almayı unuttun.
Sen, giderken aşkım, sen hâlâ bendeydin.
Çalan bir müzik parçasının sözlerinde unuttun kendini.
Bir ağustos akşamında unuttun beni ve seni.
Süzülen damlaların sıcaklığında,
Sensiz bir gecenin sabahındaki hıçkırıklarda unuttun seni.
Terasda içilen bir bardak çayda
ya da bir bardak birada unuttun.
Bir mangal ateşinin sonrasında, yanmış közlerde unuttun.
Beyoğlu’nun o güzel sokaklarında,
O ıssız kalabalıkda unuttun kendini.
Söylenen yalanlarda, ‘iyi ki varsın’larda unuttun seni ve beni.
Geceleri baktığımız o yıldızlarda unuttun bizi.
Bir daha birlikde çıkamayacağımız Yeniköydeki
çay bahcesinde, Papatya’da unuttun bizi.
Adını bir türlü koyamadığın
gelecekdeki güzel günlerimizde unuttun.
Beraber yakılan sigaralarda unuttun bizi.
Sen giderken bitanem,
SENİ BENDE UNUTTUN !!!.”
Serenad
Seni düsünüpte yatarken aksamlari yataga
Kizil aksamdan mor geceler sararken bedenimi
Bütün arzularimla rüyalarima beklerim kadin!
Bu tatli-hos geceden sonra pembe safagi
Pesimden gönderdigin gülücügün yanagimda
Ve öpüsleriyin mor güllerden rengi dudagimda kadin!
Icime dolan keyif,günümü sen ediyor senden
Kulagimda sözlerin siirlere dönüsüyor birden
Sarkilar okunuyor sana en güzel seslerden kadin!
Cikma sen kalbimden, kal, kal dünyamda
Senden baska her sey bos,anlamsiz dünyada
Yasiyorum seninle cennet,ten günleri kadin!
Dört mevsime böldüm günümü,sen bir mevsim
En güzel ciceklerle hayallerime,rüyalarima geldin
Senin yaninda nice güzeller bir hic kalir kadin
serseri murat
ARAMA HAYATIN İÇİNDE BAHANE,
BENİM GÖNLÜM SERSERİ SANANE,
BEN GEZERİM MEYHANE MEYHANE,
BİLEMESSİN SERSERİLİK NE KADAR ŞAHANE…
SANMAKİ SERSERİ DUYGUSUZDUR,
SANMAKİ SERSERİ SEVEMEZ,
DEDİMYA GÜZELİM HERKES SESERİ OLAMAZ,
SERSERİNİN YAPTIGINI KİMSE YAPAMAZ,
SERSERİ AGLARSA KİMSE SUSTURAMAZ.
SERSERİ SEVDİMİ KİMSE DURDURAMAZ……..
İSYANKAR ALEMİN,
TÖVBEKAR KRALI…
SERSERİ MURAT
SENİN İSMİN YAZILI
SENİN İSMİN YAZILI KALBİME
SENİN BAKIŞLARIN AKLIMDA BEYNİMDE
SEVİYORUM DEDİĞİNDE
ÖYLE İNANMIŞTIMKİ TÜM YÜREHİMLE
BIRAKTIN GİTTİN BENİ YANLIZ İNCE BEDENİMLE ŞİMDİ
SÖYLÜYORUM BENİMDE
ARTIK SEVDİĞİM VAR SENSİZ AMA SAF
SENİN İÇİN
Adını kalbime, kanımla yazdım
Delice sevdim ben, aşkınla yandım
Aldığım nefessin, senle yaşarım
Attığım her adım, hep senin için
Baksana dünyaya, güneş sarılmış
Baksana semaya, takılar takmış
Topraksa yağmura, bağrını açmış
Ayrılmaz bir parça, hep bizim için
Ellerin elimde, sıcacık kalsın
Gözlerin hep gülsün, hiç ağlamasın
Saçının teline, güller takılsın
Kalbimin çarpışı, hep senin için
SENİN ESİRİN OLDUM
Bir ayrılıktan,birde sensizlik kaygısından,
Bir görünen birde yok olan varlığından,
Hep seni düşünen bu akılsız kafamdan,
Herşeyimle ben,senin esirin oldum..
Bir bakışlarından,bazen anlamsızlığından,
Bir yakınlaşmandan sonra uzaklaşmandan.
Anlam veremediğim kararsızlığından,
Herşeyimle ben,senin esirin oldum….
Sevgimi,ilgimi yoksa eziyet mi bilemediğim,
Bildiklerimi de unutup analiz edemediğim.
Her aklıma gelişinde durup tökezlediğim,
Herşeyimle ben,senin esirin oldum….
Hakan KURTARAN
Aydın
SENİ İSTİYORUM
Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif edemeyeceğimi biliyorum.
Ulaşılmaz oldun hep; dokunmak, hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni,
Payıma düşen her şeyi erteledim.
Ama erteleyemediğim bir şey vardı, sana benziyordu.
Su olsan dokunduğumda bozulurdun, bozulmayan bir ‘şey’din…
Gidilecek bir yer olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir ‘şey’din…
Uykuda görülecek bir rüya olsa uyanırdım, beni rüyamdan uyandırmayacak bir ‘şey’din…
Simsiyah saçların olsun istiyorum, ama bahtın değil…
O gün seni gözlerinden, Anafatma’dan, üç ırmağın birleştiği yerinden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir.
Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece iki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz.
Öyle bir ‘şey’sin sen…
Seni düşündükçe yoruluyorum desem dünyanın en büyük yalanı olur.
Yalanım yok…
Bu günden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı yatağı değişmeyen bir ırmak gibi…
Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her şeyi.
Bu gün şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı gibi seni yaşamak isterim.
Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak kokuyordu hep.
Gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni.
Yedi telli sazımla bile tam anlatamadım.
Sen bir uçurum gülüydün, ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm.
Yasaların bile tanımlayamadığı bir ‘şey’din sen.
Haritalara sığmazdın, her ülkede bir başka gülüyordun, uzundun, inceydin, dokunduğumda nereli olduğumu seninle hatırlardım.
Bana hep kendimi hatırlatan bir ‘şey’sin sen…
Uzaksın, yakınsın, özlenensin ama bugün değil, yarın gibi bir ‘şey’sin sen…
Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen olarak duruyorsun karşımda.
Kabul ediyorum. Dünyaya bu kalsın, ama sen bilme…
Dünyada kaç iklim, kaç zulüm, kaç ölüm var? Bir seni bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin.
Bilme!..
Bugün her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata dönüyorum yeniden.
Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan yine de istiyorum seni.
Sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni.
Dağları delmiyorum, inmek istiyorum oralardan.
Hepiniz gibi aynada saçlarımı taramak, “günaydın” der gibi sokağa fırlamak ve şarkı söylemek istiyorum sana.
Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar… Bana yetmiyor. Her şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum.
Bir başka dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur…
Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak, kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin ortasında
çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da yine seviyorum seni.
Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum
SENİ UNUTAMIYORUM
Bir zamanlar tanışırdık.
Birbirimize hoşlanmış gibi bakardık.
Ne çok konuşurduk gizli gizli.
O günleri unutamıyorum.
Seni unutamıyorum.
Bir zamanlar arkadaştık.
Konuştuğumuz şeyler vardı.
Gizlediğimiz şeyler yoktu.
O günleri unutamıyorum.
Seni unutamıyorum.
Bir zamanlar ikimizden biri aşkını anlattı.
İkimizde anlayışlı karşıladık.
Ama aşk yaşamadık.
O günleri unutamıyorum.
Seni ununutamıyorum.
Bir zamanlar arkadaş kaldık.
Arkadaşlığımızı ilerletiyorduk.
Sonumuzda bundan dolayı gizliydi.
O günleri unutamıyorum.
Seni unutamıyorum.